vega-uçları kırık

Bir sen varmışsın ve biri istiyor seni Karanlıkmışsın onun uçları kırık saçları gibi Hemen arkandan o yürür Kanı aktıkça korkusu gözlerinde büyür Bir sen varmışsın ve biri bekliyor seni Dağınıkmışsın onun en yakını, yorganı gibi Her rüyanda gizlice uyur İstemezsen yalnızlığa uyanmaya mecbur Dileğini tutmuş sayar, sonsuzdan geri Yanarken yanakları üşürmüş elleri

Ah dönebilsen, bakabilsen geri

Unutmuştun, hatırlarsın belki ismini

Yağmurlar yağdığında biri geçerken yanından ellerine Tutunur

Yağmurlar durduğunda biri kaybolur aniden,bilerek unutulur, unutulur

bunu fena sevdim.

Oblomov yerinde durarak ona, uçup giden bir meleğe bakar gibi, hayran hayran bakakaldı. Kendi kendine hüzünle: ” Demek şu an da solup gidecek.” dedi. Yürüyor mu, yürümüyor mu farkında değildi.
” Leylaklar geçti, dünkü güzel gün,  hayallerle, sıkıntıyla dolu gece de geçti… Evet!  Bu an da geçecek! Dün gece de geldi geçti, fakat yepyeni bir sabah doğdu…”
Oblomov yüksek sesle kendi kendine:
– Bu ne iştir? dedi. Demek aşk da geçiyor. Bense öyle sanıyordum ki aşıkların hayatı sıcak bir öğle vakti gibi rüzgarsız, hareketsizdir. Halbuki sevgide  de rahat yok. O da değişiyor, durmadan değişiyor… Bütün hayat gibi.

syf 51

Gerçek sizi özgür kılar ama insanların istemeyecekleri özgürlükler de olduğunu, uyanmanın dehşetengiz acısını yaşarak,uyanmanın bedelini, uykuya varabilmenin tadını feda ederek anladım. *

Aydoğan Vatandaş