“hayatım” dan sözedemem ama yaşıyorum onu.

hiç gelemeyeceğini geri dönmeyeceğini biliyorum bunlar bayat tutunmaya çalışışlar senden kurtulmak için kaç kişiye sarmam gerekti bilemezsin ben takıldığımda kolay kolay hayatın günlük akışına geri dönemiyorum dönemiyorum işte takılıp kalıyorum çok güzel planlar yapıyorum uygulamaya gelince de tekliyorum fosluyorum çünkü çok korkunç geliyor artık hayat her yeni gün dağılacağımı düşüp kırılacağımı parçalara ayrılacağımı sanıyorum artık tuşlara bakarak yazıyorum körelmişim bu işte de klavye kullanma işinde de her işte olduğu gibi körelmişim birinci seni istiklal de bıraktım ikinci seni vapurda evet orada duruyorsun sonsuza dek eğer ben öldükten sonra hafızam yaşarsa ki ben sildirmeyi düşünüyorum ama belki fikrimi değiştirip sadece duygusal ve nefis bir film çekerim belki anılarımdan oturup hepiniz ağlarsınız bi koltukta uzanıp etrafımda gelişi güzel okunmuş romanlar kirli çay kupalarıyla falan yaşayacaktım bana sorsalar o zamanlar şimdi bugün çok tuhaf ne yerde ne gökteyim arada bir yerde sıkışmış gibi hissediyorum birine sorularını cevaplandırmak için söz vermiştim o biri ingilizdi ben şu an ingilizceyi bile unuttum resmen nerde kaldı onun sorularını yanıtlamak bana babanesini anlatmıştı ben ona benimkini anlatsaydım epey bi neşelenirdi benim babanem beni “mihrabım diyerek” le büyüttü hoş büyümedim ben hala küçüğüm ama işte dışardan bakınca büyüdüm babanem çok üzgün şimdilerde ve çok hasta ananem de üzgün ama kendini bırakmaz o daima çakı gibidir ben de öyle olabilseydim ama olamam ki ben cacık bile olamam

20120216-223836.jpg