bunu fena sevdim.

Oblomov yerinde durarak ona, uçup giden bir meleğe bakar gibi, hayran hayran bakakaldı. Kendi kendine hüzünle: ” Demek şu an da solup gidecek.” dedi. Yürüyor mu, yürümüyor mu farkında değildi.
” Leylaklar geçti, dünkü güzel gün,  hayallerle, sıkıntıyla dolu gece de geçti… Evet!  Bu an da geçecek! Dün gece de geldi geçti, fakat yepyeni bir sabah doğdu…”
Oblomov yüksek sesle kendi kendine:
– Bu ne iştir? dedi. Demek aşk da geçiyor. Bense öyle sanıyordum ki aşıkların hayatı sıcak bir öğle vakti gibi rüzgarsız, hareketsizdir. Halbuki sevgide  de rahat yok. O da değişiyor, durmadan değişiyor… Bütün hayat gibi.

Yorum bırakın